4 Kasım 2013 Pazartesi

Kentini Onurlandıran Başkan

Kent ve Adam

Namık Koçak – Bütün Dünya


Yılmaz Hoca’yı 80’li yılların başlarında tanıdım. Bilim adamı 
olmanın ötesinde, müthiş bir girişimci, idealist bir halk adamı, 
alçak gönüllü bir heykeltıraş, eski bir gazeteci çağdaşbir 
iletişimciydi. Anadolu Üniversitesi’ni dünya standartlarında 
bir bilim merkezi yapmanın savaşını verirken, eğitim düzeyini 
belirleyen ölçütün istatistiklerden değil eğitimin kalitesinden 
geçtiğinin çoktan ayırdına varmıştı. Henüz özel televizyonların 
düş bile edilemediği o yıllarda devletin resmi yayın organı 
TRT ile kıyaslanabilecekboyutta stüdyolar kurmuş, yayına 
aşlayabilecek bir altyapı oluşturmuştu. İşte o Açık Öğretim 
sistemini yaşama geçirdi veengellemelere karşın başardı. 
Üniversite stüdyolarını profesyonel programcılara, sanatçılara 
açtı ve Eskişehir’deki öğrenciler büyük kentlerdeki arkadaşlarından 
çok önce deneyimli televizyoncularla çalışma olanağına 
sahip oldular.Tüm fakültelerin şirketleri vardı, öğrenciler 
derslerde okuduklarını uygulama alanı bulabiliyorlardı. 
Kütahya’da çiniciliği, Eskişehir’de lületaşını üniversite bünyesinde 
koruma altına almış, Ankara’daki opera binasının küçük bir 
benzerini üniversite kampüsü içinde kurmuştu. Rektörlük 
süresi dolduğunda siyaset Yılmaz Hoca’nın peşini bırakmadı,
 aslında iyi de oldu, Eskişehir’in Yılmaz Hoca’ya gereksinimi 
vardı. İkinci dönem belediye başkanlığını kazanan 
Yılmaz Hoca’nın değişimini yakalamakta hep zorlandım.
İlk gençlik yıllarımın geçtiği kente her gidişimde başka bir 
sürprizle karşılaşıyordum. Bir keresinde kazılmış yollar 
yüzünden yakınmaları dinliyor, sonraki gidişimde tramvaylarla 
karşılaşıyordum. Eskişehir Öğrenci Yurdu’ndan arkadaşım 
Orhan Kesikoğlu’nun Yılmaz Hoca’dan aldığı cesaretle bu küçük 
Anadolu kentinin sosyal yaşamına katkılarını heyecanla izliyorum.
Önemli olan kesinlikle kenti büyütmek, modernleştirmek değildi; 
asıl hedef Eskişehir’de yaşam kalitesinin yükselmesiydi ve 
Yılmaz Hoca bunu başardı. Bugünlerde Eskişehir’de neler 
oluyor biliyor musunuz? Üniversitenin bahçesine Avrupa’dan 
gelen uçaklar iniyor, buğday silosu beş yıldızlı otel oluyor,
iki üniversitesinde 0 bin öğrenci eğitim görüyor, sebze ve 
meyve hali kültür merkezine dönüşüyor, Porsuk Çayı’nda 

gezinti tekneleri dolaşıyor, halk çağdaş tramvaylarla bir 
uçtan ötekine ulaşıyor, sanatseverler festivallerde ünlü 
sanatçıların resitallerini dinliyorlar,  kentin alanlarını heykeller 
süslüyor, Eskişehir’in ortasından geçen tren yolunun yerin 
altına alınmasına karar veriliyor.Evet merak ediyorum Eskişehir’e 
gittiğimde bu kez beni nasıl bir sürpriz bekliyor diye. 
Son görüşmemizde Yılmaz Hoca, üniversite bahçesindeki 
pisti daha büyük uçakların da inebilmesi için uzatmaya 
çalışıyordu, kim bilir belki de bitirmiştir. Son bir not, 
ben Eskişehir’in Mihalıççık ilçesindenim, bizim ilçede 
Cumhuriyet Alanı’ndaki Atatürk heykeli de 
Yılmaz Hoca’nın yapıtıdır. Eline sağlık Hoca’m...•
30 Yıl Önce Yılmaz Hocamla
Bu YazınınYazarıyla Tanışın

Namık Koçak, Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı Kavak Krom Maden İşletmesi lojmanlarında doğdu. Eğitime Maden’de başladı İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nde bitirdi. Gazeteciliğe 1975 yılında Abdi İpekçi yönetimindeki “Milliyet”te başlayan Koçak, daha sonra “Güneş” ve “Hürriyet” gazetelerinde çalıştı. İlk özel televizyonla 1990’da televizyonculuğa başladı ve “Arena” programında bir süre dosyalar hazırladı. Ardından kendi yapım şirketini kurdu. Ece TV Yapım Şirketi olarak Güneri Cıvaoğlu’yla “Durum”, Yalçın Doğan’la “Güncel”, Uğur Cebeci’yle “Kokpit”, Nurseli İdiz’le “Prizma” ve “Yaşamın İçinden” programlarını yaptı. Namık Koçak, halen Kanaltürk televizyonunda deneyimlerini genç arkadaşlarıyla paylaşmaktadır.•

Hiç yorum yok :