15 Ekim 2013 Salı

Soysuzlaşan Medya 5 Muhbir Basın

MUHBİR BASIN

ÇİRKİN YAYINCILIK

MANŞETLERDEN KİN VE NEFRET SAÇIYORLAR

28 Şubat gazeteciliğini savunmak elbette zor, yıllar sonra kimi 
"Dolduruşa geldik" dedi, kimileri de "Yatacak yerimiz yok"
diye günah çıkardı. Hükümeti değiştiren güçlerle işbirliği yapmanın
şehveti o günlerde gazetecilere kim olduklarını, sorumluluklarını 
unutturmuştu. Dördüncü kuvvet gözünü daha yukarılara, siyasetin
yeniden dizayn edilmesindeki önemli görevlere dikmişti ve öyle de oldu.
Erbakan-Çiller Koalisyonu dağıldı, ülke seçimlere gitti ve memleket
yeni bir koalisyonla tanıştı. Ecevit, Bahçeli, Yılmaz Koalisyonunda
gazetecilerin büyük çabaları, gözardı edilemeyecek emekleri vardı
2000'lerin başında DSP-MHP-ANAP Koalisyonu Bahçeli'nin, ardından da
Yılmaz'ın mızıkçılık yapmaları yüzünden dağıldı. Ve ilk seçimlerde ilginçtir
bu partilerin üçü de Seçim Barajı'nın altıda kalarak TBMM'ye giremediler.
Yeni kurulan AKP seçimlerde %34.29 oy almasına rağmen, 363 milletvekili
çıkartarak tek başına iktidar oldu. Ancak değien bir şey yoktu, ne üç ay 
hapis yatan ve CHP'nin  siyasi desteğiyle Başbakan olan Tayyip Erdoğan
ne de 28 Şubat akreditasyonlarından, baskılarından yakınan yandaş basın
oan bitenden hiç  ders almamış, demokratik olgunluğa erişememişlerdi.
28 Şubat'ın kin ve intikamını almak için her yönden saldırıya geçtiler.
Yandaş bir basının önemini 28 Şubat'ıta anlamışlardı ve 28 Şubat'ı 
aşarak işe giriştiler daha  kötüsünü yapmaktan da geri durmadılar...
DİLİPAK, BUNLARI NASIL BİLİYOR?
Önümüzdeki günlerde darbelerle ilgili şok gerçekler ortaya çıkacak. 
Şok tutuklamalar olacak. Türk Ergenekonu’nun ardından Kürt Ergenekonu’nun 
kirli ilişkileri de ortaya dökülecek. Bu karanlık örgütün terör, mafya ilişkileri,
 sermaye, siyaset, bürokrasi, medya, uluslararası bağlantıları da deşifre edilecek.
28 Şubat davası önemli,Muhsin Yazıcıoğlu davası da! Dahası, kozmik oda davası 
açıldığında devlet içine gizlenmiş illegal yapıların hukukdışı planları da deşifre olacak.
Merak ediyorum, Balyozcular, Ergenekoncular hâlâ o zaman da inkâra devam 
edebilecekler mi?Sanırım bu işlerin vadesi doldu. Bundan sonra geçmişe dair
 heyecan verici gelişmeler yaşayacağız.
28 şubat basınından çok daha çirkin gazetecişiği kendileri yapıyorlar,
hedef gösterme, ihbar etme, kişsel hesaplaşma, kin ve nefret manşetlerde..
ÖZKÖK'E MANŞETTEN "YARGILANACAKSIN" MESAJI
Star'ın "28 Şubat darbesini affetmek ihanettir" başlıklı haberinde 
post modern darbenin sivil ayağında yer alan örnek isimlerin fotoğrafları 
yer aldı. Hürriyet yazarı ve Ertuğrul Özkök'ün de fotoğrafının olduğu 
haberinde Nur Serter, Süleyman Demirel, Vural Savaş, Kemal Gürüz 
gibi isimler de vardı. Soruşturmanın detaylarından çarpıcı bölümlerin yer
 aldığı haberde mağdurların "sorumlular hesap versin" çağrısı dikkat çekiydi.
GAZETECİ DE VAR ZÜCACİYECİ DE
BÇG, post modern darbeye yardım eden ve süreçte yararlanılacak 
isimleri tespit ederken, bu kişilerden “personel” diye söz ediliyor. 
Formlarda “Personelin Kimliği”, “Personelin Şahsi Durumu”, “Personel 
Hakkında Tespit Edilen Diğer Hususlar” ve “Personel İle Temas Notları” 
gibi unsurlar bulunuyor. Personelin Kimliği, bölümü kullanılan şahsın kimlik 
bilgilerinin yanı sıra ‘etnik kökeni’ ve ‘mezhebi’ ile ilgili kısımlardan oluşuyor. 
BÇG’ye hizmet edecek olan şahısların meslekleri ise şöyle: Gazeteci, avukat, 
memur, kaymakam, inşaat mühendisi, otobüs işletmecisi, ithalatçı, emekli subay, 
otel işletmecisi, Milli Eğitim Müdürlüğü personeli, kuyumcu, matbaacı, demirci, 
 züccaciye, restaurant işletmecisi, galerici, taşeron, fuarcılık, doktor... 
FEHMİ KORU HEDEF GÖSTERİYOR
Dönemin önem taşıyan üç büyük medya grubu vardı: Doğan, Bilgin ve 
Uzan grupları... Bunlardan ikincisinin patronu Dinç Bilgin ile yöneticilerinden 
Can Ataklı ve Ergun Babahan o dönemde sistemin nasıl işlediğini yıllardan 
beri anlatıyorlar...Onların anlatımlarına yeni bir tanıklık daha katıldı: 
Uzan grubunun patronu Cem Uzan... Gazetesi yöneticilerinin, manşetleri, 
bir komutandan aldıkları talimatla belirlediklerini söylüyor Cem Uzan... 
Henüz Doğan grubundan bir tanıklık da, geçmişe dönük bir değerlendirme de 
işitmedik... Doğan grubunun gazeteleri ve televizyon kanalları 28 Şubatçı 
tuzaklarda kullanılmadı mı? Askerler Sabah ve Star gazetelerini önemsediler ve
onlar üzerinde baskı kurdular da, Hürriyet ve Milliyet’i kendi hallerine mi 
bıraktılar? Dinç Bilgin ile Cem Uzan talimat verilmek üzere Genelkurmay’a
 çağrıldı da, Aydın Doğan Aslanlı Kapı’dan hiç mi geçmedi?
Uzan’ın gazetesini 28 Şubat sürecinde askerlerin emrine sunan yönetici 
konumundaki gazeteciler, ne tesadüftür ki, bugün Doğan grubu gazetelerinde 
bayağı önemli konumdalar. 28 Şubat’ın en karanlık günlerinde uyku kaçıran 
Hürriyet ve Milliyet manşetlerini atanlar da öyle... Emin olun, kimsenin 
yargılanmasına gönlüm razı değil; ancak aklım da bu duyarsızlığı kaldıramıyor işte... 

Siyasi iktidar, basını arkasına alarak 28 Şubat'ın daha ileri bi modelini
oluşturma çabasına girdi. Devletten ya da belediyelerden büyük ihalelelr
alan müteahitlere gazete aldırma, yandaş bir gazetenin mali yükünü taşıma
zorunluluğu da vardı. Gazeteler ya eski sahiplerinin rızasıyla ya da TMSF ile
Devlet Gücünü kullanarak el değiştirmeye başladılar. TMSF mali yapısı 
bozulduğu gerekçesiyle basın kuruluşlarına el koyuyor, ardından mali yapısıyla 
hiç ilgilenmeden editoryal kadrosunu işten atıp, AKP'ye yakın yeni bir yayıncı
kadrosu oluşturuyor. Sonra da kendilerine uygun bir yatırımcıyaihalesiz, 
pazarlıksız devrediyorlar. şte hemen aşağıda 28 Şubat'a veryensın eden
Akşam Gazetesi Genel Yayı Yönetmeni AKP'nin eski Bursa Milletvekili;

Hem gazetelerinizde attığınız manşetlerde, köşelerinizde yazdığınız yazılarda İmam 
Hatiplerin tehlikeli nesiller yetiştirdiğini bağıracaksınız, açıktan darbe çağrısı 
yaparak askeri kışkırtacaksınız, sonra da çıkıp utanmadan “Biz sadece gazetecilik 
yaptık” diyerek demokrasiye karşı işlediğiniz cürümden yırtmaya çalışacaksınız. 
O kadar basit değil... 
Önce attığınız manşetlere adam gibi sahip çıkın ve bu millete yaptığınız kötülüklerden 
dolayı özür dileyin. Bir kere, cuntacılarla girdiğiniz yüz kızartıcı ilişkinin mutlaka bir 
karşılığı olmalı. Bu kimileri için ahlaki, kimileri için etik, kimileri için ise yasal hesap 
vermeyi zorunlu kılmaktadır. Hiç şüphe yok ki, kumanda merkezinde yer alarak 
askerin suç ortağı olan herkes kanun önünde sorumludur ve mutlaka hesap vermelidir. 
Lafı dolaştırmadan söyleyelim, son günlerde her gördüğü merdivenin başında
 “diktatör masalları” uyduran “cunta oyuncağı” kalemlerin, 28 Şubat’ta darbecilerle cilveleşmelerini hakimlerin önünde göğüslerini gere gere anlatmalarını bekliyoruz. 

Hiç yorum yok :