MUHBİR BASIN
ÇİRKİN YAYINCILIK
MANŞETLERDEN KİN VE NEFRET SAÇIYORLAR
28 Şubat gazeteciliğini savunmak elbette zor, yıllar sonra kimi
"Dolduruşa geldik" dedi, kimileri de "Yatacak yerimiz yok"
diye günah çıkardı. Hükümeti değiştiren güçlerle işbirliği yapmanın
şehveti o günlerde gazetecilere kim olduklarını, sorumluluklarını
unutturmuştu. Dördüncü kuvvet gözünü daha yukarılara, siyasetin
yeniden dizayn edilmesindeki önemli görevlere dikmişti ve öyle de oldu.
Erbakan-Çiller Koalisyonu dağıldı, ülke seçimlere gitti ve memleket
yeni bir koalisyonla tanıştı. Ecevit, Bahçeli, Yılmaz Koalisyonunda
gazetecilerin büyük çabaları, gözardı edilemeyecek emekleri vardı
2000'lerin başında DSP-MHP-ANAP Koalisyonu Bahçeli'nin, ardından da
Yılmaz'ın mızıkçılık yapmaları yüzünden dağıldı. Ve ilk seçimlerde ilginçtir
bu partilerin üçü de Seçim Barajı'nın altıda kalarak TBMM'ye giremediler.
Yeni kurulan AKP seçimlerde %34.29 oy almasına rağmen, 363 milletvekili
çıkartarak tek başına iktidar oldu. Ancak değien bir şey yoktu, ne üç ay
hapis yatan ve CHP'nin siyasi desteğiyle Başbakan olan Tayyip Erdoğan
ne de 28 Şubat akreditasyonlarından, baskılarından yakınan yandaş basın
oan bitenden hiç ders almamış, demokratik olgunluğa erişememişlerdi.
28 Şubat'ın kin ve intikamını almak için her yönden saldırıya geçtiler.
Yandaş bir basının önemini 28 Şubat'ıta anlamışlardı ve 28 Şubat'ı
aşarak işe giriştiler daha kötüsünü yapmaktan da geri durmadılar...
aşarak işe giriştiler daha kötüsünü yapmaktan da geri durmadılar...
DİLİPAK, BUNLARI NASIL BİLİYOR?
Önümüzdeki günlerde darbelerle ilgili şok gerçekler ortaya çıkacak.
Şok tutuklamalar olacak. Türk Ergenekonu’nun ardından Kürt Ergenekonu’nun
kirli ilişkileri de ortaya dökülecek. Bu karanlık örgütün terör, mafya ilişkileri,
sermaye, siyaset, bürokrasi, medya, uluslararası bağlantıları da deşifre edilecek.
28 Şubat davası önemli,Muhsin Yazıcıoğlu davası da! Dahası, kozmik oda davası
açıldığında devlet içine gizlenmiş illegal yapıların hukukdışı planları da deşifre olacak.
Merak ediyorum, Balyozcular, Ergenekoncular hâlâ o zaman da inkâra devam
edebilecekler mi?Sanırım bu işlerin vadesi doldu. Bundan sonra geçmişe dair
heyecan verici gelişmeler yaşayacağız.
28 şubat basınından çok daha çirkin gazetecişiği kendileri yapıyorlar,
hedef gösterme, ihbar etme, kişsel hesaplaşma, kin ve nefret manşetlerde..
hedef gösterme, ihbar etme, kişsel hesaplaşma, kin ve nefret manşetlerde..
Star'ın "28 Şubat darbesini affetmek ihanettir" başlıklı haberinde
post modern darbenin sivil ayağında yer alan örnek isimlerin fotoğrafları
yer aldı. Hürriyet yazarı ve Ertuğrul Özkök'ün de fotoğrafının olduğu
gibi isimler de vardı. Soruşturmanın detaylarından çarpıcı bölümlerin yer
aldığı haberde mağdurların "sorumlular hesap versin" çağrısı dikkat çekiydi.
GAZETECİ DE VAR ZÜCACİYECİ DE
BÇG, post modern darbeye yardım eden ve süreçte yararlanılacak
isimleri tespit ederken, bu kişilerden “personel” diye söz ediliyor.
Formlarda “Personelin Kimliği”, “Personelin Şahsi Durumu”, “Personel
Hakkında Tespit Edilen Diğer Hususlar” ve “Personel İle Temas Notları”
gibi unsurlar bulunuyor. Personelin Kimliği, bölümü kullanılan şahsın kimlik
bilgilerinin yanı sıra ‘etnik kökeni’ ve ‘mezhebi’ ile ilgili kısımlardan oluşuyor.
BÇG’ye hizmet edecek olan şahısların meslekleri ise şöyle: Gazeteci, avukat,
memur, kaymakam, inşaat mühendisi, otobüs işletmecisi, ithalatçı, emekli subay,
otel işletmecisi, Milli Eğitim Müdürlüğü personeli, kuyumcu, matbaacı, demirci,
züccaciye, restaurant işletmecisi, galerici, taşeron, fuarcılık, doktor...
FEHMİ KORU HEDEF GÖSTERİYOR
Dönemin önem taşıyan üç büyük medya grubu vardı: Doğan, Bilgin ve
Uzan grupları... Bunlardan ikincisinin patronu Dinç Bilgin ile yöneticilerinden
Can Ataklı ve Ergun Babahan o dönemde sistemin nasıl işlediğini yıllardan
beri anlatıyorlar...Onların anlatımlarına yeni bir tanıklık daha katıldı:
Uzan grubunun patronu Cem Uzan... Gazetesi yöneticilerinin, manşetleri,
bir komutandan aldıkları talimatla belirlediklerini söylüyor Cem Uzan...
Henüz Doğan grubundan bir tanıklık da, geçmişe dönük bir değerlendirme de
işitmedik... Doğan grubunun gazeteleri ve televizyon kanalları 28 Şubatçı
tuzaklarda kullanılmadı mı? Askerler Sabah ve Star gazetelerini önemsediler ve
onlar üzerinde baskı kurdular da, Hürriyet ve Milliyet’i kendi hallerine mi
bıraktılar? Dinç Bilgin ile Cem Uzan talimat verilmek üzere Genelkurmay’a
çağrıldı da, Aydın Doğan Aslanlı Kapı’dan hiç mi geçmedi?
Uzan’ın gazetesini 28 Şubat sürecinde askerlerin emrine sunan yönetici
konumundaki gazeteciler, ne tesadüftür ki, bugün Doğan grubu gazetelerinde
bayağı önemli konumdalar. 28 Şubat’ın en karanlık günlerinde uyku kaçıran
Hürriyet ve Milliyet manşetlerini atanlar da öyle... Emin olun, kimsenin
yargılanmasına gönlüm razı değil; ancak aklım da bu duyarsızlığı kaldıramıyor işte...
Siyasi iktidar, basını arkasına alarak 28 Şubat'ın daha ileri bi modelini
oluşturma çabasına girdi. Devletten ya da belediyelerden büyük ihalelelr
alan müteahitlere gazete aldırma, yandaş bir gazetenin mali yükünü taşıma
zorunluluğu da vardı. Gazeteler ya eski sahiplerinin rızasıyla ya da TMSF ile
Devlet Gücünü kullanarak el değiştirmeye başladılar. TMSF mali yapısı
bozulduğu gerekçesiyle basın kuruluşlarına el koyuyor, ardından mali yapısıyla
hiç ilgilenmeden editoryal kadrosunu işten atıp, AKP'ye yakın yeni bir yayıncı
kadrosu oluşturuyor. Sonra da kendilerine uygun bir yatırımcıyaihalesiz,
pazarlıksız devrediyorlar. şte hemen aşağıda 28 Şubat'a veryensın eden
Akşam Gazetesi Genel Yayı Yönetmeni AKP'nin eski Bursa Milletvekili;
Hem gazetelerinizde attığınız manşetlerde, köşelerinizde yazdığınız yazılarda İmam
Hatiplerin tehlikeli nesiller yetiştirdiğini bağıracaksınız, açıktan darbe çağrısı
yaparak askeri kışkırtacaksınız, sonra da çıkıp utanmadan “Biz sadece gazetecilik
yaptık” diyerek demokrasiye karşı işlediğiniz cürümden yırtmaya çalışacaksınız.
O kadar basit değil...
Önce attığınız manşetlere adam gibi sahip çıkın ve bu millete yaptığınız kötülüklerden
dolayı özür dileyin. Bir kere, cuntacılarla girdiğiniz yüz kızartıcı ilişkinin mutlaka bir
karşılığı olmalı. Bu kimileri için ahlaki, kimileri için etik, kimileri için ise yasal hesap
vermeyi zorunlu kılmaktadır. Hiç şüphe yok ki, kumanda merkezinde yer alarak
askerin suç ortağı olan herkes kanun önünde sorumludur ve mutlaka hesap vermelidir.
Lafı dolaştırmadan söyleyelim, son günlerde her gördüğü merdivenin başında
“diktatör masalları” uyduran “cunta oyuncağı” kalemlerin, 28 Şubat’ta darbecilerle cilveleşmelerini hakimlerin önünde göğüslerini gere gere anlatmalarını bekliyoruz.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder