Ercan Akyol yaşadığımız günleri çiziyor,
Karikatürlerin sonrasında Ercan Akyol'la Gezi Parkı ve mizah konulu Röportajı bulabilirsiniz
Karikatürist Ercan Akyol: “Direnişçilere
karşı Başbakan da mizah yapmaya kalktı ve dedi ki ‘Tencere tava bunların hepsi
hava’, öte yandan buna karşı verilen cevaba bakın”: ‘Tüpteki gaz kaçağını çakmakla
kontrol eden bir milleti biber gazıyla korkutamazsın’ diyor karşısındaki
gençler. Başbakan’ın yaptığı mizah 70’lerde bitmiş.
Gezi Parkı direnişinde, biber gazına ve tazyikli suya karşı
mizah gençlerin en silahı oldu. Gazetelerdeki karikatürler, internet üzerinden
paylaşılan müthiş yaratıcı sloganlar, duvar yazıları ve zeka ürünü pankartlarla
mizah harika bir iletişim aracı oldu. Polisin orantısız güç kullanarak
başlattığı müdahaleye, orantısız zeka ile karşılık veren Gezi Parkı çocukları
direnişin en önemli moral unsuru oldular.
Karikatürleriyle direnişi gazete sayfalarında hicveden
Milliyet Gazetesi karikatüristi Ercan Akyol’la röportajımızın ikinci bölümünde
'Direnişçiler ve Başbakan’ın mizaha bakışını' masaya yatırdık.
Gezi Parkı’ndaki direniş günlerini, mizah ve yaratıcılık
günleri olarak da hatırlayacağız...
ERCAN AKYOL: Yurtdışından bienal için bir sanatçı gelmişti. “İstanbul’da bienal
yapmaya gerek yok zaten yapılıyor gibi” esprili bir yaklaşım getirdi ama
espriden öte yerine oturmuş, gerçekten doğru bir saptamaydı.
'EMPERYAL GÜÇ UYDURDU'
Orantısız güce karşı, orantısız zeka diye bir kavram ortaya
çıktı.
EA: Gerçekten doğru, şimdi orantısız güç kavramı da yanlış
kullanılıyor gibi geliyor bana. Sanıyorum Ortadoğu savaşında falan Amerika’nın,
emperyal güçlerin, muazzam bir teknolojik güçle hücum etmelerini yumuşatmak için o düzenin uydurduğu bir
kelime, biz de bunu severek kullanıyoruz, halbuki orantısız güçte iki tane
karşıt güç vardır. Birinin çok mütevazı imkanları vardır ama karşı koyar. Bakın
şimdi Ortadoğu’dan gelelim olayı Parka taşıyalım: Direnişçi çocukların elinde
sopa yok, sopa almayı reddediyorlar, taş atmayı reddediyorlar, tabii bazı uç
görüşler hariç, sızıntılar mümkün, bunu önlemek zaten zor, bu durumda bizim
medyamız hala olayları orantısız güç tanımlamalarıyla veriyor, çok yanlış bir
tanımlama. Buna ancak şöyle denebilir; Acımasızca, vahşice saldırılar oluyor,
bunun başka bir adı yok.
POLİSE BÖREK, KARANFİL...
Mizahta kullanılan zeka ve yaratıcılık açısından bakarsak
olaya..
EA: Mizaha gelince, zekaya gelince, doğru orada gerçekten
bir orantısızlık var kabul ediyorum. Oraya gelmişken bu orantısız gücün nereden
kayaklandığını söyleyeyim, şimdi orada bir kız çocuğu gördük videolarda, polise
börek tuttu, bir genç delikanlı çiçek verme gayreti içindeydi, karanfil vermeye
çalışıyordu polislere, engellediler. Sonra biri mikrofon tuttu, ya niye çiçek
vermek istiyorsun? Dedi ki ben onlardan nefret etmek istemiyorum. Benim
gözlerim doldu, halâ da etkileniyorum. Gerçekten, şimdi burada bütün akan sular
durur böyle bir şeye, yani orada insan kalkanı varsa bırakır.
ANADOLU’DA BARIŞ
KÜLTÜRÜ VARMIŞ
Bu nasıl bir kültür?
EA: Belki Mevlana kültürü, belki Pir Sultan ortak Anadolu’da
yaşamış insanların oluşturduğu dostluk kültürünün meyvesi, bu lafı edebilmesi
bu çocuğun. Ve o kadar samimiydi ki bunu yaparken. Bir genç de şöyle
anlatıyordu geçenlerde okuduğum bir röportajda; Diyordu ki birinci gün geldim
merak ettim baktım, ikinci gün geldiğimde çadırlar yıkıldı diyor, üçüncü gün
geldiğimde gaz bombası atıldı, su püskürtüldü, dördüncü defa geldiğimde artık
anladım ki ahlaken burada olmalıyım. Bakın bunlar çok derin felsefeler, derin
ahlak dersleri. Şimdi bu gençlerde diyorum ki mizah var felsefe var insanlık
var ve öte yanda şiddet var, yani akıl alacak gibi bir şey değil.
BAŞBAKAN’IN MİZAH ANLAYIŞI
Gezi Parkı direnişi sürecinde mizah çok çok önemli bir rol
oynamaya başladı, karşı tarafın toması varsa bu tarafın da mizahı var.
EA: Evet öyle ki, Başbakan da mizah yapmaya kalktı ve dedi
ki ‘Tencere tava bunların hepsi hava’, öte yandan buna karşı verilen cevaba
bakın; ‘Gezi parkı tıklım tıklım, biber gazı atsan yere düşmüyor’ diye espri
yapıyor. 'Tüpteki gaz kaçağını çakmakla kontrol eden bir milleti biber gazıyla
korkutamazsın’ diyor. ‘Düzenli bir hayatımız var, işten Gezi'ye, Gezi'den eve.’
Yani burada da şimdi orantısız mizah inceliği var. Başbakan’ın mizahıyla
aradaki fark bu. Başbakan’ın yaptığı mizah 70’lerde bitmiş halbuki bu çocuklar 70’lerde yoklardı, bu da işin
başka bir ironik yanı. Zaten bu mizah açısından anlayabiliriz ki Başbakan’ın
gençleri anlaması mümkün değil arada en aşağı 40 yıl var ki çok zor.
Başbakan bu mizahı hiç anlamıyor mu, anlamak istemiyor mu?
EA: Şimdi o zaman niye anlayamıyor diye bakabiliriz. Rant
penceresinden bakarsan bunu göremezsin, gemiciğin güvertesine çıkarsan Gezi
Parkı’nı duyamazsın, bütün çelişki burada. Halbuki bu gençler her şeyi
reddediyor, apolitik bir ortamda büyüdük falan diyorlar ama artık bu Gezi Parkı
olayından çıktı. O kadar çok hayatlarına müdahale oldu ki... Parkta bira
içmeyin, öpüşmeyin, yan yana oturmayın, kürtaj yasasından kaç çocuk
doğuracağına kadar. Özel yaşam düzenlemelerine isyan ettiler. Gazetecileri
içeri attılar, laiklik tehlikede dediler, bu gençler o kadar apoliktilerdi ki
bunlara gözlerini kapadılar. Ergenekon komplolarıyla aydınlar, askerler içeri
atıldılar. Askeri vesayeti kaldırıyoruz demokratikleşiyoruz, diye ileri
demokrasi kisvesi altında demokrasiye verilen hasarı da hiç umursamadı gençler.
APOLİTİK KİTLE
HAREKETE GEÇTİ
Düşünün bu kadar apolitik bir kitleyi Tayyip Erdoğan
harekete geçirdi ve artık ne kadar apolitik deseler de olaylar bunu aşmıştır,
orada mizahla da olsa tarafsız da olsa apolitikim de dese artık taraftır. Bu
düzeni istemiyorlar artık gençler haklı olarak. Bir şansları şu oldu, hiçbir
şeye sarılamıyorlardı, bir bakıma da belki gençler korkuyorlardı ama burada
yeşil onları kurtardı. Ağacın gölgesine sarıldıkları gibi, gövdesine de
sarıldılar. Sonra bunun da yetmediğini anladılar, evet tek bir ağaç gibi hür, bir
orman gibi kardeşcesine olalım dediler, oradaki dayanışma budur işte.
1 yorum :
Çok güzel :)
Yorum Gönder